Social Icons

Pages

24 Haziran 2013 Pazartesi

Kemah İlçe Tanıtımı 6

KEMAH İLÇE NÜFUS
 KEMAH VE KÖYLERİNİN NÜFUS DURUMU 
Kemah’a ait ilk nüfus bilgilerine, Osmanlı dönemindeki bazı kaynaklarda rastlanmaktadır. Nitekim ilk tahrirlerde idari yönden Sancak statüsünde olan Kemah’ın 1516 yılındaki şehir nüfusu 2 591 olup, bunun % 68.5’i (1769) müslüman ve % 31.5’i (812) ise hırıstiyandır. 1520 ve 1530 yıllarında 3 697 olan şehir nüfusu, 1568 yılında 3 042’ye ve 1591 yılında 2556’ya düşmüştür.Nüfusun 1568 yılından sonra azalmasının sebebi, gerçekte kaledeki ve şehirdeki vergiden muaf olanların tam olarak tesbit edilmemiş olmasıyla alakalıdır.Kanaatimizce şehir nüfusundaki bu azalışta, 1556 yılından sonra Kemah’ın Erzurum livasına bağlı bir kaza durumuna geçmesi de etkili olmuştur. Ayrıca 1591 yılında beş mahalleden oluşan Kemah kazasına 297 köy ve 126 mezra bağlı olup, tahmini toplam nüfus 35 694 kadardır. Yine 1520 yılında kalede 714 askerin görevli oluşu,Kemah’ın kuruluşunda kalenin önemini açıkça göstermektedir. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Kemah’a bağlı 7 nahiye ve 75 köy ile beraber toplam nüfus 18.872’dir.Bu nüfusun 14.547’si müslüman,3 503’ü ermeni (gregorien),189’u katolik ve 633’ü protestanlardan oluşmaktadır.Yine 1901 yılında şehir merkezinde 3000’i müslüman ve 250’si hırıstiyan olmak üzere 3 250 nüfus yaşamaktadır. Değişik amaçlarla yapılan ve sistematik olmayan bu sayımlar, sahanın Cumhuriyet dönemine kadar olan nüfusu hakkında genel bilgi vermesi açısından oldukça önemlidir. Bu veriler dikkatle incelendiğinde 16. Yüzyılda 3697 olan ilçe merkezi nüfusu, 20.yüzyılın hemen başında 3250, 1927 yılında 1590 ve 1990 yılında 3593 kadardır.Bu durum Kemah ilçe merkezinin 16. Yüzyıldaki (1530) nüfusuna henüz ulaşamadığını göstermektedir. Dolayısıyla günümüze kadar gelişen sosyal, ekonomik ve siyasi olayların Kemah nüfusuna önemli ölçüde etki ettiği söylenebilir.Nitekim 16. Yüzyılda askeri açıdan büüyük önem taşıyan Kemah kalesinin, daha sonraki yüzyıllarda bu önemini kaybetmesi, nüfusun azalmasında etkili olan faktörlerden biri olarak düşünülebilir. GÖÇLER Nüfusun değişmesindeki faktörlerden biri olan göçler, nüfus ile kaynaklar arasında daha iyi bir dengenin sağlanması için, kendiliğinden meydana gelen bir çaba olarak yorumlanmaktadır. Araştırma sahasında göçlerle ilgili geçmiş dönemlere ait yazılı kaynak bulma imkanı olmadığından, bölgedeki göçler, son yüzyılda etkili olan gelişmeler ile açıklanabilir.Cumhuriyet döneminden önceki göçler, daha ziyade sosyal gelişmelerin bir sonucudur. Çeşitli yazılı kaynaklardan ve yöredeki yaşlılardan edindiğimiz bilgilere göre; 1915’li yıllarda meydana gelen Ermeni olayları, Ruslar’ın Erzincan’ı işgal etmeleri ve Koçgiri ayaklanması, bölge nüfusunun batıya doğru göç etmesine sebep olmuştur. Bu tarihlerde göç eden nüfusun bir kısmı geriye dönerken, büyük çoğunluğu göç ettiği bölgelerde yerleşmiştir. Cumhuriyetin ilanından sonra sakin bir ortam sağlanmıştır. Nitekim 1927’de Kemah ilçe merkezinin nüfusu; 1590, 1931’de 3118’dir. 1937 yılında bölgede başlayan Dersim isyanı, Kemah ilçe merkezini de etkilemiş ve göç hareketi yeniden gündeme gelmiştir. Çeşitli aralıklarla göç üzerinde etkili olan sosyal gelişmeler ve 1939 Erzincan depremi göçleri tekrar hızlanmıştır.1915-1940 devresinde Kemah ilçe merkezinde göç eden nüfusu bugün Ankara, İstanbul, İzmir, Adana ve bunun gibi ülkenin değişik bölgelerinde görmek mümkündür. Depremin sebep olduğu bu nüfus hareketliliği,yavaşlayarak devam etmiştir. Ülkemizde 1950’li yıllardan sonra başlayan şehirleşme Kemah’ı da etkilemiş, nüfus artışı ile ekonomik dengenin sağlanması amacıyla özellikle erkek nüfus ülkenin batı şehirlerine doğru çalışmak için göç etmiştir. İç göçler devam ederken, 1960’lı yılların başında yine ekonomik amaçlı dış göçler başlamıştır. Ekonomik amaçlı bu göçler, ilk başta ferdi olarak gerçekleşirken, daha sonraki yıllarda aile göçü şekline dönüşmüştür. Araştırma sahasında son 10-15 yılda asayiş bozuklukların sebep olduğu göçler; sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan daha etkili olmaktadır.Sosyal ve ekonomik olumsuzluklardan başka, 13 Mart 1992 Erzincan depremi de etkili olmuş ve mevcut faktörlerle birlikte göç hareketi hızlanmıştır. Kemah Nüfus Müdürlüğünden edindiğimiz bilgilere göre 1995 yılında yaklaşık 120 bin kişi Kemah nüfusuna kayıtlıdır. (İlçe merkezi ve köyler). Ayrıca 1990 yılında Kemah’ın toplam nüfusunun ise 3 593 olduğu düşünülürse göç olgusu daha iyi anlaşılabilir 
DIŞ GÖÇLER 
Kemah’tan yurt dışına yönelik göçlerin temel nedeni, ekonomik şartların yetersiz oluşundan, diğer bir ifade ile geçim zorluklarından kaynaklanmaktadır.Ayrıca uygun ücret koşulları, sosyal güvenlik avantajları, çok kaznma imajı gibi faktörlerinde göç hareketinin artışında etkili olduğu görülmektedir.Yurt dışına yönelik ilk göç hareketi, ülke genelinde olduğu gibi 1960’lı yıların başında, Almanya’ya çalışmak için giden işgücü göçüdür. Araştırma sahasına ait bu ülkedeki işgücü sayısı, diğer ülkelerdeki işgücü sayısına hemen hemen eşittir. Söz konusu ülkeyi İsviçre, Fransa,Rusya,Avusturalya ve Bugaristan takip etmektedir. Yurt dışına işgücü göçü 1990’lı yıllara kadar Almanya, Fransa ve İsviçre gibi gelişmiş Avrupa ülkelerine yönelik iken, 1990’dan sonra Rusya ve Bulagaristan gibi eski doğu bloku ülkelerine yönelmiştir. Almanya, Fransa ve İsviçre’ye göç edenler ilk başta ferdi olarak giderken, daha sonraki yıllarda ailelerini yanlarına almış ve sürekli yerleşmişlerdir. Fakat Rusya ve Bulgaristan’a olan göçler gelişmiş Avrupa ülkelerinin aksine hem ferdi ve hemde kısa süreli olmaktadır. Çünkü bu ülkelere gidenlerin hemen tamamı mevsimlik inşaat işçiliği yapmaktadırlar. Kemah ilçe merkezinden yurt dışına olan göçlerde dikkati çeken bir hususta, göç eden nüfusun büyük bir kısmının, daha önce Kemah’a bağlı köylerden ilçe merkezine göç etmiş olmasıdır.
 İÇ GÖÇLER 
Kemah ilçe merkezinden ve köylerimizin bir kısmından ülke içine yönelik göçleri,çeşitli yazılı kaynak ve kişilerden edindiğimiz bilgiler doğrultusunda,19. Yüzyıla kadar götürebiliriz.Özellikle 1910-1937 yıllarında bölgede etkili olan savaşlar,ayaklanmlar ve isyanlar,bölge nüfusunun daha güvenli batı kesimlerine doğru göç etmesine sebep olmuştur. Bilindiği gibi,1. Dünya şavaşı sırasında Ruslar, doğudan batıya doğru ilerlemişlerdir.Ruslar’ın bu ilerlemesi, Erzincan ile Kemah arasında durdurulmuştur. Bu savaş sırasında toplu olarak gerçekleşen göç hareketine, o günleri yaşayanlar “Seferberlik” adını vermektedir. Göç eden bu insanların büyük çoğunlğu geriye dönmemiştir.Aynı dönemlerde bölgesel olarak ortaya çıkan Ermeni olayları,Koçgiri ve Dersim isyanları gibi etkenlerde Kemah’ta göç hareketini hızlandırmıştır.İlçe Merkez nüfusu 1901 yılında 3250 iken, 1927 yılında 1590’a düşmüştür.Yaklaşık 25 yıllık bir sürede nüfusun yarı yarıya düşmüş olması,göçün o yıllarda bile Kemah’da nedenli yoğun olduğunu göstermektedir. Ülkede genel olarak güvenliğin sağlanması ile birlikte1927 yılından itibaren, İlçe nüfusunda artış gözlenmeye başlanmış ise de,tarıma elverişli arazinin çok az olması ve mevcut nüfusa yetmemeye başlaması ve mevcut iş gücünü istihdam edebilecek iş alanlarının olmaması, ayrıca ekonomik kaynakların yetersizliği nedeniyle, 1950 li yıllardan sonra gurbetcilik olayı hız göstermeye başlamış ve 1970’ li yıllardan itibaren gurbetcilik, göçe dönüşmüş ve oldukça hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Göç olayı öyle bir hale gelmiştir ki, bir kaç köy dışında, köylerimizin tamamında çalışabilecek genç nüfus kalmamıştır

Kemah İlçe Tanıtımı 5

Kara Maksud Sultani’nin müdafaa ettiği Bayburd kalesinin fethine gönderdiler. Yoluna devam eden Selim ve ordusu, Çaldıran’da Şah İsmaili mağlup edip, ordusunu dağıttıktan sonra Tebriz-Kars ve Pasinler yolu ile Amasya’da kışlamak üzere geri döndü. Selim Erzurum civarındaki Titkir mevkiine geldiği sırada (15 Ekim 1514), daha 1507 senesinde sefer etmiş olduğu Bayburd’un Kiğı kalesi ile birlikte fethedildiği haberini aldı. Kaleleri zabdeden Emir-i ahur Bıyıklı Mehmed Paşa’ya,Erzincan-Bayburd eyaletini vererek Şarki-Karahisar, Canik ve Trabzon sancaklarını da vilayetine ilave etti ve kendisini serhad muhafazası ile görevlendirdi. Selim Amasya’ya çekilirken harekata ertesi sene devam etmek niyetiyle ordunun top ve cephanesinin Şarki-Karahisar kalesina bırakılmasını ve askerin Ankara’da kışlamasını emretmiştir. Gerçekten harekata ertesi sene devam edilmiştir. Kemah kalesine sığınmış olan hasımlar, Erzincan’a hücum ile buradaki Akkoyyunlulardan (Bayındıriler) bazılarını şehid etmişlerdi. Bazı tecrübeli beyler, kışı Amasya’da geçirmekte olan Selim’e “Kemah kalesi düşmanın elinde bulunduğu müddetçe Bayburd, Erzincan Kiğı’da emniyeti sağlamanın mümkün olamıyacağını” söylediler. Bunun üzerine padişah, Mehmed Bin Varsak tarafından müdafaa edilen Kemah kalesinin fethini Bıyıklı Mehmed Paşa’ya emretti. Bu emir üzerine Bıyıklı Mehmed Paşa, Kemah kalesini muhasara etti ise de, pek müstahkem olan kale, fethedilememiştir. 19 Nisan 1515 (5 Rebiyülevvelin 921) tarihinde Amasya’dan hareket etmiş olan Yavuz,Sivas-Merzifon üzerinden Kemah’a yönelir.Amasya’dan Kemah’a kadar bir ay zarfında gidilmiş,bu ara yolda bazı takviye kuvvet ve harp araçları (Tokat’dan getirilen toplar) katılmıştır.Osmanlı ordusunun bu ağır gidişinde,Şah İsmail ile ittifak eden Dulkadiroğlu Alaüddevle’nin Memlük güçlerinin ani bir hücumunun olabileceği düşüncesi etkili olmuştur. Ancak, ihtimal olan böyle bir saldırıyla karşılaşılmamış,sadece Karacabey mevkiine gelindiğinde Memlük hükümdarı kansu Gavri’nin elçisi Kayseri ve Bozakla ilgili bir “Name” göndermiş,o da sert bir cevap ile karşılamıştır. 14 Mayıs 1515 günü Kemah’a tabi Çıt hanı konağına gelen Yavuz, ertesi Rebiyülahar’ın ilk gününde Ağarmi yurudu konağına,16 Mayıs Çarşamba günü Yoğun Pelid’e,17 Mayıs Perşembe günü Gördeneç’e ve 18 Mayıs Cuma günü ise Elmalı yurdu konağına varır 19 Mayıs Cumartesi: Bugün Yavuz’un emrindeki kuvvetler Kemah Kalesi önüne gelmişler ve aynı gün içerisinde kale,uygun yerlerden çevrilip güçlü bir top ateşine tutulmuştur. Daha sonra ikindiye doğru kaleye Osmanlı askerleri çıkmaya muvaffak olup,sancak çekilmiştir.Kale kumandanı Varsak Mehmed 300 adamıyla sonuna kadar direnmiştir.Nihayet akşam vakti olduğu saatlerde karşı koyacak hiçbir asker kalmamış,kaledeki diğer çocuk,kadın ve ihtiyarlar esir edilmişlerdir.Kalenin fethinden sonra askerlere yaptıkları işler sayesinde terfi ve ihsan dağıtımı olmuştur. 
KEMAH KALE KAPISINDAN BİR GÖRÜNÜŞ 
Zaferi müteakip ertesi günü,kaleye teşrif eden Yavuz Sultan Selim,etrafı seyr-ü temaşa edip,görülücek yerleri dolaşmış.27 Mayıs’a kadar 8 gün burada kalıp, kaleyi tamir ettirdikten başka, bir de burç ilave ettirmiştir.(Kale girişinin üst tarafında inşa edilen bu burç,bugün bile ,kalenin ayakta kalan en sağlam burcudur.). Böylece ”fethi,selatin-i izamdan kimseye müyesser olmamış“ olan Kemah Kalesi Yavuz Sultan Selim tarafından zabtedilerek Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katılmış oldu.27 Mayıs günü kalenin içine muhafızlar koyup,Kemah’ı müstakil bir sancak olarak Karaçinoğlu Ahmed Bey’in idaresine bırakıp Kemah’dan ayrılmıştır
. KEMAH FETİHNAMESİ
 [Yavuz Sultan SELİM HAN’ın Kemah Kalesi’i fethettikten sonra, bu fetihle ilgili olarak Ferhad HAN’a yazdığı Namedir.Cemaziyelevvel Ortası-921]: “Bilinmiş olsun ki,bu bahar 5 Rebiyülahar 920 Salı günü,Kemah üzerine yürüdüm.Her ne kadar kelenin eni boyu derin ve geniş,istihkamları kuvvetli ise de bunlara bakmayıp;toplarım ve yeniçerilerim ile yıldırım yağdırır gibi mermi yağdırdım,içindeki küffar kıyamet alameti sanıp serseme döndüler.Kale üzerine çıkıp İslam Sancağını diktirdim.Kötülerin başlarını kestirip kaleyi İslam ahali ile doldurdum.Ahirde Sivas’a avdet eyledim.İstanbul’a döneceğimi bildirmek üzere kullarımdan Mehmed Bey’i size gönderdim.Huzurunuza varınca bu fetihnameyi bütün vilayetinizde okutup şenlik yaptırınız. Devletime dua ettirip padişahlık merasimlerini yerine getiriniz.29 Cemaziyelevvel ortası-Şehr-i Kayseri.” Kemah Kalesinin Fethi İçin Söylenmiştir “Tüfenk dumanından bulut olmuştu gökte Kötülükte azanın indi taş ensesine Küffar her yakadan başını çekti içe Çünkü boğulayazdı o kan denizinde Yedi muştayı bir anda parlak kılıçtan Kalmadı kalede tek kişi küffardan.” “Komağa alem içre nam’ü nişan Arka bir eyleyüp cemi-i sipah Oldu tekbir-i gaziyan tarih Aldı hısn-ı Kemah’ı ya Allah” Evliya Çelebi’nin Kalemi’yle Kemah ve Kalesi: (Zilkade ayının ortası-1057) 1641 de Kemah’a gelen ve 4 gün kalan Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Kemah’ı şöyle anlatır.Seyahatname 1-2.cilt,670.sayfa) Ketür köyünden hareketle, Fırat kıyısını takiben mamur yerler içinde dokuz saat giderek, Şirim köyüne geldik.Kemah hududundadır.Buradan yine güneye hareketle,Fırat nehrini takiben yedi saat yol alarak Emin köyünde konakladık.Bu da Kemah hududunda olup, tuzla emininin hasıdır.Buradan yine Fırat’ı takip ederek Kemah kalesine geldik
 KEMAH İLÇE COĞRAFYA
 Kemah, Doğu Anadolu’da Kara-Su (Fırat) Vadisinin sol kıyısında, Munzur dağlarından inen Tanasur Deresi ağzında ve kadim kalenin koltuğunda,deniz seviyesinden 1038 metre yükseklikte kurulmuş şirin bir belde olup, Erzincan vilayetine bağlı bir kazanın merkezidir. Eskiden şehir,esas itibariyle kaledibine doğru kurulmuş,çarşı ve dükkanlar oradaymış.Yerleşim ise,ağırlıklı olarak,Cennet Yamacı emsal,bağ ve bahçeler arasından akan Tanasur Deresi’nin açtığı derin vadinin eteklerine yapılan evlerdeymiş.Vaktinde en kalabalık mahalleler buradaymış ve her sabah kırk hayvanla esnaf dükkan açmaya gelirmiş çarşıya.Şimdi hala ilçenin 10 mahallesinden, 5’i bu vadide. Bunlar,Mektepönü ve Pörhenkbaşı mahalleri kısmen olmak üzere,Aşağıgedik,Derebaşı (Yukarı Mahalle) ve Ortagedik mahalleleridir. Kemah’ın diğer mahalleleri ise,Beklimçay,Çarşı,Cirgişin,Göğüsbağı ve Karşıbağ mahalleleridir.Şimdi en kalabalık olanı Çarşı mahallesidir.Esas yerleşim,dükkanlar ve resmi binalar burada olup,merkez hükmündedir.

Kemah İlçe Tanıtımı 4

Kadı, Erzincan topraklarında büyük tahribat yaptıktan sonra geri Sivas’a döndü. Çok geçmeden Mutahharten’in tekrar Kemah’a karşı harekete hazırlandığını haber alan Kadı Burhaneddin, ikinci kez Erzincan’a yürüdü. Bu esnada Kemah, Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in katl ve yağma hareketleriyle neticelenen hücumuna maruz kaldı. Kadı Pulu savaşında (1395) Mutahharten’ yenilince, Kemah tekrar Erzincan emirinin eline geçti Kadı Burhaneddin’in Kara Yülük Osman Bey tarafından öldürülmesinden sonra (1398) Sivas’ı Osmanlı ülkesine katan Yıldırım Bayezid,Timur hakimiyetini kabul etmiş bulunan Erzincan emiri Mutahharten’in kendisine tabi olmasını istedi. Fakat Erzincan emiri, bunu kabul etmeyerek keyfiyeti Timur’a bildirdi.Bu sıralarda Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf’la Sultan Ahmed Celayir’in Osmanlı’lara ilticalarından dolayı,Timur ile Bayezid’in arası açılmıştı. Timur, Erzincan emirinin bu müracaatı üzerine Sivas’a yürüdü. Ordusuna Kara Yülük ile Mutahharten rehberlik ediyorlardı. Sivas’ı yakıp yıktıktan sonra memleketine döndü (1400). Buna çok müte’essir olan Bayezid, bizzat doğu hududuna gelerek Erzincan ile Kemah’ı Mutahharten’in elinden almış ve kendisinin hakimiyetini tanıması şartıyla Erzincan’ı tekrar ona vermiş ise de, Kemah kalesini iade etmiyerek buraya muhafız koymuş; Mutahharten’in ailesini de rehine 
alarak Bursa’ya göndermiştir. Fakat Timur, Yıldırım Bayezid’e karşı harekete geçince Kemah’ı zaptederek yine eski sahibi Mutahharten’e verdi. Kemah ve Erzincan civarı, bundan sonra, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın 1467’de Karakoyunlu devletini ortadan kaldırarak buraları hakimiyeti altına almasına kadar geçen devrede, birbirlerine rakib bu iki Türkmen topluluğu arasında sık sık el değiştirmiştir. Bunların birbirleriyle olan amansız mücadeleleri yüzünden başta Erzurum, Erzincan, Tercan ve Bayburd olmak üzere Doğu Anadolu’nun birçok şehir, köy ve kasabaları, büyük ölçüde tahribata uğramıştır. Bu bölgeler ancak Uzun Hasan (1453-1478) zamanında istikrar ve huzura kavuşabilmiştir. Fakat Uzun Hasan’ın ölümünden sonra Akkoyunlu devleti, uzun süren taht kavgaları yüzünden acze düşmüştür. İşte bu kargaşalıkların devam ettiği bir sırada birçok Türkmen boy ve uluslarını etrafına toplayarak Safevi devletini kuran Şah İsmail, 1500’de Azerbaycan, 1507’de Diyarbekir, nihayet 1508’de Bağdad’ı alıp Akkoyunlu Türkmen devletine son verdi. Bu arada bütün Akkoyunlu şehir ve kaleleri gibi çok müstahkem olduğu bilinen Kemah kalesi 1503’ten itibaren Safevilerin emrine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, bu tarihten itibaren kale ve civarında bulunan Akkoyunlu Türkmenleri şuraya buraya veya Osmanlı ülkesine sığınmış, yerlerine Safevi taraftarı Türkmenler yerleştirilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Kemah’a 
Gelişi ve Kalenin Fethi : 24 Nisan 1512’de tahta çıktıktan sonra, kısa zamanda kardeşler meselesini halleden Yavuz Sultan Selim, sünni ulemadan aldığı fetvalar üzerine,Şah İsmail üzerine yapacağı sefer için geniş çapta bir hazırlığa girişmiş idi. Edirne’de toplanan Divan’da savaş kararı alan Selim, 23 Muharrem 920 (19 Mart 1514) günü buradan hareket edip 29 Martta İstanbal’a geldi. Burada da gereken hazırlıkları yaptıktan sonra İstanbul, Eskişehir, Konya ve Kayseri güzergahını takip eden Selim ve ordusu Sivas’a yaklaştığı sırada, Sinop beyi Karaca Paşa 500 kişilik bir kuvvetle Erzincan taraflarına gönderildi. Arkasından Sivas’ta 40.000 kişilik bir ihtiyat kuvveti bıraktıktan sonra, yola devamla 12 Temmuz 1514’de Çaysu kenarında İran hududuna varıldı. Selim ve ordusu, Kemah’a tabi Gök-Seki konağına ulaşınca, Erzincan kethüdası buraya gelerek itaatini arzetti. Bunu müteakib Selim, sancakbeylerinden Faik Bey ile topçular kethüdasını Kemah kalesinin teftişine gönderdi. Bu sırada ordu, donanma ile Trabzon’a nakledilen zahirenin Erzincan’a vasıl olması için, bu civarda, bir haftadan fazla beklemek zorunda kaldı. Bu müddet zarfında Kemah ve Bayburd taraflarına akıncılar sevkedildi. Bu akınlar esnasında, Şah İsmail’in Tercan Beyi Emir Ahmed, bu sırada Osmanlı hizmetine girmiş olan Akkoyunlu beylerinden Ferruhşad Bey tarafından esir edilerek huzura getirildi. Bu suretle Erzincan ve Tercan bölgeleri kolaylıkla fethedilmiş oldu. Osmanlı ordusu, Tercan’da Mama-Hatun Kervansarayı civarındaki Eskidere (Eşkinci-Konağı) menziline varınca Yahya Bey’i Mustafa Bey ile Trabzon Sancakbeyi Mehmed Bey, Şah İsmail’in beylerinden 

Kemah İlçe Tanıtımı 3

Kemah’ın Türklerin hakimiyeti altına geçmesi Malazgirt zaferinden (1071) kısa bir müddet sonra oldu. Alp Arslan, Malazgirt zaferini müteakib kumandanlarından Emir Saltuk’a Erzurum ve havalisini; Emir Artuk Bey’e Mardin, Amid, Malatya ve civarını; Emir Danişmend’e Kayseri, Sivas, Tokat, Niksar ve Amasya’yı; Emir Çavudur’a Maraş, Saros ve mülhakatını; Emir Mengücek’e ise Erzincan, Kemah, Şarki-Karahisar ve havalisini ıkta ederek bu memleketlerin fethedilmesini emretmiştir. Bunun üzerine Kemah, Erzincan ve mülhakatını zabteden Emir Ahmed Mengücek Gazi, Mengücek Beyliği’ni kurarak, müstahkem bir kaleye sahip bulunması dolayısıyla, Kemah’ı merkez yaptı. Mengücek Gazi’nin ölümünden sonra yerine oğlu İshak geçti. İshak, Danişmend Ahmed Gazi’nin kızı ile evli idi. Artuklu emiri Belek Gazi’nin ülkesine saldırması üzerine ona karşı koyamıyacağını anlayan İshak, Trabzon dukası Konstantin Gabras’ın yanına giderek ondan yardım istedi 
(1119). Gabras, İshak’ın teklifini kabul etti ve her ikisi de, askerleri ile Belek’in karşısıma çıktılar. Belek de bunlara karşı Danişmend Gazi ile ittifak yapmıştı. Her iki taraf Erzincan’a bağlı Şiran kalesi yakınlarında karşılaştılar. Burada yapılan savaşta Gabras ve Mengücek-oğlu ağır bir hezimete uğrayarak esir düşmüşlerdir (H.514/M.1120). Gabras,fidye mukabilinde kurtulmuş, İshak ise Danişmend Gazi’nin damadı olduğundan serbest bırakılmıştır. İshak’ın ölümünden (1142) sonra Mengücek ülkesi, oğulları arasında paylaştırıldı. Kemah, Melik Mahmud’a; Erzincan, Davud Şah’a; Divriği ise Süleyman Şah’a düştü. Mengücek devletinin Kemah kolunun, Melik Mahmud’un ölümünden sonra çökmesi üzerine Kemah, Erzincan beyliği idaresine geçti. Davud Şah’ın 1151’de öldürülmesini müteakib, Kemah ve Erzincan, Divriği hükümdarı Süleyman Şah’a tabi kılınmışsa da, çok geçmeden, Davud Şah’ın oğlu Fahreddin Behram Şah (1165-1125), babasının beyliğine sahip çıkmıştır (1165). Çok iyi bir hükümdar olan Fahreddin Behram Şah zamanında bilhassa Erzincan, mühim bir kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Burada, babası ve kendi adına basılmış paralar mevcut olduğu gibi, yine kendi ismini taşıyan bir medrese de bulunmaktadır. Yağı-basan’ın ölümü 
(1164) üzerine II.Kılıç Arslan, Danişmend Beyliğini, ülkesine katarak Mengüceklileri de kendisine tabi kılmıştır. Bu suretle Mengücek oğulları Selçukluların himayesi altında uzun müddet emniyet içinde yaşadılar. Nihayet Harizmşah Celaleddin Mengübirti ve Moğol istilaları dolayısiyle Doğu Anadolu hudutlarını emniyet altına almak isteyen Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubad (1220-2237), Erzincan ve Kemah’ı ülkesine ilhak ederek Mengücek devletine son verdi (1228). Kösedağ savaşını (1243) müteakib Moğolların Anadolu’yu istilasından sonra, yapılan anlaşma gereğince Erzurum ve Bayburd havalisi ile birlikte Kemah ve Erzincan’da uzun bir müddet Selçukluların elinde kalmıştır. Nitekim H. 695 (M. 1295-96) yılında Erzincan’da II. Gıyaseddin Mes’üd adına basılmış paraların mevcudiyeti bu hususu teyid etmektedir. Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın ölümünden (1335) sonra Kemah ve Erzincan havalisinin, Sivas, Ankara, 
Kayseri ve Şarki- Karahisar’a hakim olarakl bir devlet kurmaya muvaffak olan Eretna oğullarının idaresine geçtiği, gerek Alaaddin Eretna (öl. 1352) gerekse oğlu Gıyaseddin Mehmed (1352-1365) namına basılan paralarla sabittir. Eretna oğullarının zaafından istifade ederek harekete geçen Erzincan emirlerinin de zaman zaman Kemah’ı hakimiyetleri altına aldıkları görülmektedir. Nitekim Erzincan emiri Ahi Ayna Bey’in ölümünü (1361) müteakib Şarki-Karahisar’dan gelerek Erzincan’ı alan Emirzade Pir Hüseyin Bey’in Bayburd’a kadar uzanarak burasını fethettiği bilindiğine göre, bu arada Kemah’ı da almış olması kuvvetle muhtemeldir. Pir Hüseyin 1379 yılında ölünce, Erzincan emirliği Eretna oğullarından Mutahharten (Taharten)’in eline geçti. Mutahharten, emir olur olmaz Erzurum, Çemişkezek, İspir, Bayburd, Tercan, Kemah ve Şebinkarahisar (Şarki-Karahisar) şehirlerini idaresi altına aldı. Kemah ve havalisi, bir müddet, Erzincan emiri Mutahharten ile son Eretna hükümdarı II.Mehmed Bey’i bertaraf ederek Sivas’ta hükümdarlığını ilan eden (1381) Kadı Burhaneddin Ahmed (öl. 1398) arasındaki mücadelelere sahne olmuştur. Kadı Burhaneddin, Erzincan emiri Mutahharten üzerine yürüdüğü sırada (1394) Kemah valisi, kendisini karşılayarak itiatini bildirdi. 

Kemah İlçe Tanıtımı 2

“Tarihi Çağlar” da, Kemah ve çevresi hakkındaki aydınlatıcı bilgileri, Hittit ve Assur çivi yazılı kaynaklarından edinmekteyiz: M.Ö.III. bindeki Hurri kabilelerinin ve Urartular gibi akraba boyların göçlerini müteakib, M.Ö.II. binde Doğu Anadolu’da birtakım küçük feodal beyliklerin teşekkül ettiği görülür. Bunlardan birisi de Kemah yöresindeki beyliktir. Hittit kaynaklarında, Erzurum ve Erzincan arasındaki bölge “Hayaşa/Hajaşa” olarak geçmektedir. Hititlerin amansız düşmanı olan Hayaşa beyliği’nin Kral I. Şuppiluliuma (M.Ö 1375-1345) devrinde bir çok çetin mücadelelerden sonra Hitit devletine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Kaynaklara göre, bir ara durmuş olan Hitit-Hayaşa çekişmesi,Şuppiluliuma’nın ölümünden sonra tekrar alevlenmiştir .Bunun üzerine oğlu II. Murşillis, Hitit devletine karşı ayaklanan Hayaşalı’larla Kemah yakınlarında savaşmak zorunda kalmıştır. Anlaşıldığına göre Hititlerle mücadeleye devam eden Hayaşalılar, yeniden bağımsızlıklarını elde etmişlerdir.
 M.Ö. XIII. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren Assur devletinin Ön Asya’da gittikçe kuvvetlenmesi üzerine Doğu Anadolu’nun siyasi durumunda büyük değişikliler görülür: Doğu Anadolu ile Assur arasında bir “ tampon devlet” niteliğinde olan Hurri-Mitanni (Hanigalbat) devletinin zayıflayarak tarih sahnesinden çekilmesini fırsat bilen Assur, Doğu Anadolu’ya amansız akınlar düzenlemeye başlamıştır. Bunun üzerine yukarıda zikrettiğimiz Hurri kökenli ve akraba Urartu kabilelerinin meydana getirdikleri Feodal beylikler, Assur’a karşı birleşirler. Böylece Doğu Anadolu’da, merkezi Van Gölü olmak üzere gelecekteki Urartu devletinin temelini oluşturan “ Uruatri” ve “Nairi” konfederasyonları, yeni bir politik güç olarak ortaya çıkar. Hitit kaynaklarında “Hayaşa” adı altında tarif edilen Kemah bölgesi, Assur kaynaklarında zaman zaman Nairi konfederasyonunun hakim olduğu topraklar dahilinde zikredilmektedir. Bu feodal beylik, konfederasyonunun bir üyesidir. M.Ö. IX. yüzyılın ikinci yarısında, Doğu Anadolu’ya yapılan Assur seferleri gittikçe yoğunlaşır. Bunun üzerine, Uriatri ve
 Nairi konfederasyonları, birleşerek Urartu devletini kurarlar. Bu sırada, Assur kralı III.Salmanassar’ın (M.Ö.848-824) Fırat’ın kaynaklarına kadar ulaşan seferleri sırasında Suhme bölgesini de fethederek yağmaladığı görülür. Urartu kralı II. Argişti (M.Ö. 714-685) devrinde, Kemah ve Erzincan yörelerinin Urartu devletine ilhak edilerek batı sınırında güçlü bir eyalet merkezi haline getirildiği anlaşılmaktadır. Medleri takiben Perslerin Doğu Anadolu’ya hakim olmaları ile- Kemah-Erzincan yöresi dahil-Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmı, Pers Kralı I. Dareiros’un yeniden organizasyonu sonucunda-o çağlardaki adı ile-”Armina/Arminyia” Satraplığına,yani XIII. Satraplık bölgesine dahil edilmiştir. Bilahere Roma İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına giren bu bölge, Roma, Part krallığı ve yerli krallık arasındaki mücadelelerde,bir kilit noktası teşkil etmiştir. 
Bölgede, Roma hakimiyetinin zayıflaması üzerine birçok yeni prenslikler kurulmuştur. Birbirleriyle sürekli mücadele halinde olan bu prenslikler zaman zaman Doğu Roma’nın veya İran’ın nüfuzu altına girmiştir. Kemah, eski çağlarda “Ani” ismiyle de bilinmektedir. I.Theodosios (379-395) devrinde Kemah’ın bulunduğu bölgenin adı “Daranalis” olarak geçer. Yine onun zamanında şehire “Theodosiopolis” adı verilmiştir. Şehir daha sonraki devirde Anastasios tarafından yeniden kurulmuştur. İslamiyetin zuhurundan kısa bir müddet sonra, bu bölge Arapların akınlarına maruz kaldı. Araplar, burasını evvela H. 59 (M.678/679)’da, sonra 710 senesinde, daha sonra H.105 (M.723/724)’de Mervan bin Muhammed kumandasında ve tekrar Mesleme bin Abdülmelik idaresinde zaptetmişlerdir. H.133 (M.750/751)’de Bizans İmparatoru Konstantin tarafından kuşatılması üzerine, Abbasi halifesi Ebu Ca’fer el-Mensur, şehri Bizanslılara karşı tahkim etti. Bununla beraber 754/755’de Kemah, tekrar Bizanslıların hakimiyeti altına girdi. Bundan sonra burası, halifeler ile Bizanslılar arasında birkaç defa daha elden ele geçti. Sonraki asırlarda Bizanslılara tabi kaldı. 
Arap tarihçisi Belazuri H.149-150(M.766) yılında yapılan bir Kemah muhasarasını şöyle anlatır :”El-Mansur,H.149 da Bağdat’dan hareket edip,Hadisetü’l-Mavsıl (Musul) a geldi.İlk önce Hasan Bin Kahtebe’yi,onun arkasından da Muhammed bin Eş’as’ı kutsal savaşta (Bizans’a karşı cihad) bulunmak üzere gönderdi. İki komutanın emrindeki kuvvetlere Abbas bin Muhammed’i emir yaptı.Abbas’a onlarla beraber Kemh (Kemah) üzerine yürümeyi emretti. Muhammed bin Eş’as,Amid (Diyarbekir) de öldü.Hasan ile Abbas ilerlediler. Malatya’ya vardılar.Oradan yiyecek maddeleri yüklettiler. Oradan kalkıp,Kemah çevresine geldiler. Abbas, mancılılklar kurmayı emretti.Fakat kaledekiler mancılıklardan atılan taşlardan korunmak üzere,kalelerinin (duvarları) üstüne dikenli ardıç ağaçları yerleştirdiler, Müslümanları taşladılar. Bu taşların tesiriyle 200 müslüman şehid oldu.Müslümanlar Debbabe’ler (?) yaparak şiddetli bir surette savaştıktan sonra kaleyi fethettiler.Abbas bin Muhammed bin Ali ile birlikte Matar Varrak da,bu kutsal savaşlara katıldı.”

Kemah İlçe Tanıtımı 1

ERZİNCAN İLİ KEMAH İLÇESİ
KEMAH İLÇE TANITIM
kemah,erzincan kemah,kemah erzincan

kemah resimler,kemah fotoğraflar,kemah manzaralar,kemah görüntüler,kemah video,kemah spor,kemah haber,kemah harita,kemah ulaşım,kemah iklim,kemah turizm
,kemah otel,kemah yurt,kemah pansiyon,kemah konaklama,kemah konut,kemah emlak,kemah daire,kemah lojman,kemah toki,kemah arsa,kemah satılık,kemah kiralık
,kemah tarih,kemah coğrafya,kemah sağlık,kemah hastahanesi,kemah devlet hastahanesi,kemah kaymakamlık,kemah belediye,kemah emniyet,kemah nüfus,kemah meb
,kemah eğitim,kemah okul,kemah kurs,kemah lisesi,kemah ekonomi,kemah sanayi,kemah ticaret,kemah tarım,kemah hayvancılık,kemah dağları,kemah akarsuları
,kemah doğa,kemah gezi,kemah tatil,kemah kültür,kemah sanat,kemah
KEMAH İLÇE TARİH 
Kemah’ın “ Tarih öncesi çağları hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. Ancak,Erzurum çevresi gibi komşu yörelerde yapılan bazı araştırmalar, bölge tarihinin umumi manada, insanlık tarihinin en eski devirlerine, yani “Paleolitik Çağ”a (Yontma 
Taş Devri) kadar götürmektedir. Müteakib devirlerde ise Kemah bölgesinin ön tarihi hakkında bilgilerimiz ilmi boyutlar kazanmaya başlar: “Son Kalkolitik” ve “İlk Tunç Çağ “ devrelerinde Doğu ve Güney-doğu Anadolu’da -Karaz türü çanak-çömlekleri adı ile tanımlanan- yaygın ve homojen, kendine has eserleriyle bir kültür gurubu ortaya çıkar. “Karaz-Kültürü” adının yanısıra, buluntu yerlerine göre çeşitli isimler altında tarif edilen bu kültür, gerçekte çok mühim bir tarihi hadiseyi ve gelişmeyi yansıtmaktadır. Adı geçen arkeolojik materyal Hurrilere ait olup, dil yapısı bakımından Ural-Altay dil ailesi ile yakınlık gösteren bu kavmin çeşitli kollar halinde Trans-Kafkasya, Kura-Aras yöresinden Doğu Anadolu ve komşu bölgeler üzerine yaptıkları göç ve yayılmaları belgelemektedir. Erzincan yöresini de, bu kültürün gelişim bölgesi içinde zikrederler.

19 Haziran 2013 Çarşamba

Erzincan Spor Kulübü 3

1994-1995 yıllarında Talip Kaban başkanlığa devam etmiştir. 1995-1996 yıllarında Talip Kaban başkanlığında şampiyon olan Erzincanspor 2. Lige yükselmiştir.1996-1997 yıllarında Talip Kaban başkanlığında lige devam etmekte olan Erzincanspor 21 Şubat 1997 tarihinde yönetici ve futbolcuların bulunduğu otobüs talihsiz bir trafik kazası geçirerek Erzincanspor’dan Cumhur Alan, Vedat Çimen ve yöneticilerden Cengiz Özker vefat etmiştir. Yöneticilerden Necmi Buyruk ve futbolculardan Ernail, Tolga ağır yaralanmıştır. Kaza sonrasında Erzincanspor’un 2. Ligde ki hakları dondurulmuştur.1997-1998 yılları Talip kaban başkanlığında Erzincanspor’un en parlak dönemi olmuştur. Erzincanspor playoffta Sakaryaspor’a son dakika golüyle mağlup olup 1. Lig şansını kaybetmiş. 1998-1999 yıllarında Talip Kaban başkanlığında bir önceki sezon başarısını devam ettiremeyen Erzincanspor 3. Lige düşmüştür.1999-2000 yıllarında başkanlığa Ahmet Tanoğlu seçilmiştir. Erzincanspor 3. Ligde mücadelesini sürdürmüştür.2000-2001 yıllarında Cengiz çakır başkanlığında 3. Ligde şampiyon olarak 2. Lige çıkmıştır.2001-2002 yıllarında
Cengiz Çakır başkanlığını sürdürmüş ve 2.ligde mücadelesini sürdürmüştür.2002-2003 yıllarında başkanlığa Erkan Karaman seçilmiş ve 2. Ligde mücadelesine devam etmiştir.2003-2004 yıllarında Erkan Karaman başkanlığında 2. Lig mücadelesi devam etmiştir.2004-2005 yıllarında Necmi Buyruk başkanlığa seçilmiş Erzincanspor 2.ligde 3.lige düşmüştür.2005-2006 yıllarında eski başkanlardan Osman terzioğlu tekrar başkan seçilerek Erzincanspor 3. Ligden 2. Lige şampiyon olarak yükselmiştir. 2006-2007 yıllarında Osman Terzioğlu başkanlığında 2. Ligdeki mücadelesine devam etmiştir.2007-2008 yıllarında başkanlığa Süleyman Tan seçilmiş olup Erzincanspor 2. Ligden 3. Lige düşmüştür. 2008-2009 yıllarında başkanlığa Ziya Alp Gülan seçilmiş olup 3. Ligdeki mücadelesini sürdürmektedir. Teknik Direktörler ve Başkanlar1968-1969 Aydın ÖZARMAN – (Başkan – NEDİM MURADOĞLU )1969-1970 Aydın ÖZARMAN – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1969-1970 Altan SAYIN – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1970-1971 Erkan KURAL – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1971-1972 Selahattin ÜNLÜ – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1972-1973 Selahattin ÜNLÜ (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1972-1973 Altan SAYIN (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1973-1974 Mehmet ZORMAN(Tiko) – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1974-1975 İlker TOLON – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1974-1975 Aydın ÖZARMAN – (Başkan – OKTAY MALATYALIOĞLU )1975-1976 Tuncay DEMİRTAŞ – (Başkan – NEDİM MURADOĞLU )1976-1977 Lütfü BAYKUŞ – (Başkan – NEDİM MURADOĞLU –AZMİ KUTLU YÜKSEL)1976-1977 Selahattin AKSARAY – (Başkan – NEDİM MURADOĞLU )1977-1978 Tuncay DEMİRTAŞ – (Başkan – ALİ BAŞ)1977-1978 Celal GENÇ – (Başkan – ALİ BAŞ)1978-1979 Hadi VURALER – (Başkan – ALİ BAŞ)1978-1979 Selahattin AKSARAY – (Başkan – ALİ BAŞ)1978-1979 Hikmet AYDINLIOĞLU – (Başkan – ALİ BAŞ) 1979-1980 Hikmet AYDINLIOĞLU – (Başkan – ALİ BAŞ)1979-1980 Celal GENÇ – (Başkan – ALİ BAŞ)1979-1980 Yaşar KARTAL – (Başkan – ALİ BAŞ)1980-1981 A.Kemal ÖZCAN – (Başkan – EROL KARAMAN) 1981-1982 A.Kemal ÖZCAN – (Başkan – RECAİ ALPTEKİN)1981-1982 Ahmet KARLIKLI – (Başkan – RECAİ ALPTEKİN)1982-1983 Hikmet AYDINLIOĞLU – (Başkan – RECAİ ALPTEKİN)1983-1984 Mehmet KAYA – (Başkan – ZİYA ŞİRECİ)1983-1984 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – ZİYA ŞİRECİ)1984-1985 Hadi VURALER – (Başkan – ZİYA ŞİRECİ)1984-1985 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – ZİYA ŞİRECİ)1985-1986 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – HAKKI ÖNAL)1986-1987 Yusuf ŞİMŞEK – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)1986-1987 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)1987-1988 Müjdat YALMAN – (Başkan – AYDIN KÖKHAN)1987-1988 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – AYDIN KÖKHAN)1988-1989 Veysel MALLI – (Başkan – SIDDIK ADALI)1988-1989 Özcan ÇAKMAK – (Başkan – SIDDIK ADALI)1988-1989 N.Kemal GÖKALP – (Başkan – SIDDIK ADALI)1988-1989 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – SIDDIK ADALI) 1989-1990 Ogün ALTIPARMAK – (Başkan – NUSRET ALAGÖZ)989-1990 Mehmet KAYA – (Başkan – NUSRET ALAGÖZ)1989-1990 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – NUSRET ALAGÖZ)1990-1991 A.Kemal ÖZCAN – (Başkan –
 OĞUZ ÖZLOK)1991-1992 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – OĞUZ ÖZLOK)1991-1992 Mehmet KAYA – (Başkan – OĞUZ ÖZLOK)1991-1992 Nedim ÖZTEKİN – (Başkan – OĞUZ ÖZLOK)1992-1993 Selahattin AKSARAY – (Başkan – MURAT ÖZCAN)1992-1993 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan MURAT ÖZCAN)1993-1994 Ersel ALTIPARMAK – (Başkan – TALİP KABAN)1993-1994 Necdet MUTLU – (Başkan – TALİP KABAN) 1994-1995 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – TALİP KABAN)1994-1995 Cevdet SOYLUOĞLU – (Başkan – TALİP KABAN)1995-1996 Ersel ALTIPARMAK – (Başkan – TALİP KABAN)1996-1997 Zekai BAŞAÇIK – (Başkan – TALİP KABAN)1996-1997 Mehmet KAYA – (Başkan – TALİP KABAN)1997-1998 Mehmet KAYA – (Başkan – TALİP KABAN)1998-1999 Sedat GEZER
– (Başkan – TALİP KABAN)1998-1999 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – TALİP KABAN)1999-2000 Sedat GEZER – (Başkan – AHMET TANOĞLU)1999-2000 Ömer ZENGİN – (Başkan – AHMET TANOĞLU)1999-2000 İlhan BAYRAKTAR – (Başkan – AHMET TANOĞLU)2000-2001 Enver ÜREKLİ – (Başkan – CENGİZ ÇAKIR)2001-2002 Erdi DEMİR – (Başkan CENGİZ ÇAKIR)2002-2003 Zafer GÖNCÜLER – (Başkan – ERKAN KARAMAN)2003-2004 Zafer GÖNCÜLER – (Başkan – ERKAN KARAMAN)2004-2005 Enver ÜREKLİ – (Başkan – NECMİ BUYRUK)2004-2005 Zafer GÖNCÜLER – (Başkan – NECMİ BUYRUK)2005-2006 Mehmet KAYA –
(Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)2006-2007 Müjdat YALMAN – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)2006-2007 Levent ARIKDOĞAN – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)2006-2007 Ümit BİROL – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU) 2006-2007 İmdat ASLAN – (Başkan – OSMAN TERZİOĞLU)2007-2008 Mustafa BANKOĞLU – (Başkan – SÜLEYMAN TAN)2007-2008 Cengiz DEMİR – (Başkan – SÜLEYMAN TAN)2007-2008 Yılmaz TOYRAN – (Başkan – SÜLEYMAN TAN)2007-2008 Erkan SÖZERİ – (Başkan – SÜLEYMAN TAN)2007-2008 Ahmet EKİNCİ – (Başkan – SÜLEYMAN TAN)2008-2009 Ergin DEMİR – (Başkan – ZİYA ALP GÜLAN)2009-2010 (Başkan- SALİH KARA) 2010-2011 Sait Şahinoğlu (Başkan- SALİH KARA) 2011-2012 İbrahim Salar (Başkan-KENAN BEKTAŞ) 

ERZİNCAN SPOR TAKIM FOTOĞRAFI

Erzincan Spor Kulübü 2

Kulübün futbolcuları Erzincanlı sporculardan oluşmuştur.3.lig eleme maçından sonra 3.lige ilkm olarak yükselmiştir. Sonraki ilk kongresi Haziran 1969’da yapılmış ve Oktay Malatyalıoğlu Başkanlığında 3.ligde mücadelesine devam etmiştir. Bu dönemde Erzincanspor Kulübünün rengi Kırmızı Siyah olarak belirlenmiş 1969-1975 yılları arasında ezeli rakibi ve ebedi dostu Erzurumspor’la çekişmeli maçları olan Erzincanspor bu dönemde başarılı maçlar yaparak 3.ligi orta sıralarda tamamlamıştır.Bu başlangıcın sağlanamasında emeği geçen kurucu üyelere ve sonraki yönetim kurulları takdiri hak etmişlerdir. 1975-1976 yıllarında Adnan Ercan’ın Belediye Başkanlığı döneminde Ali Baş başkanlığında 3.ligde mücadelesine devam etmiştir. 1979-1980 yıllarında Ali Baş başkanlığında 3.ligde oynamaya devam ederken T.F.F. tarafından 3.lig kaldırıldığından Erzincanspor direk 2.lige yükselerek burada mücadelesine devam etmiştir. 1980-1981 yıllarında Erol Kahraman başkanlığında 2.ligdeki mücadelesine devam etmiştir. 1981-1982 yıllarında Recai
Alptekin başkanlığında Erzincanspor küme düşmüştür.1982-1983 yıllarında doğu liginde mücadele etmiştir. 1983-1984 yıllarında Ziya Şireci başkanlığında doğu liginden 3.lige yükselmiştir. Şireci döneminde altyapıya önem verilerek Erzincan Genç takımı ve Erzincan Amatör takımı şampiyon olmuşlardır. 1984-1985 yıllarında Ziya Şireci Başkanlığa devam etmiş ve çok başarılı bir döneme imza atılmıştır. 3.ligde namaglup şampiyon olup 2.lige yükselmiştir. Aynı zamanda hem genç takım hem amatör takım sezonu namaglup olarak tamamlamıştır.1985-1986 yıllarında Hakkı Ünal başkanlığa seçilmiş ikinci başkanlık görevini ise Osman Terzioğlu almıştır. Bu sezonda yaşanan sıkıntılardan dolayı yöneticiler istifa etmiştir.1986-1987 yıllarında daha önce ikinci başkanlık görevini yapan Osman Terzioğlu başkan seçilmiş Erzincanspor 2.ligde mücadelesine devam etmiştir.1987-1988 yıllarında Aydın Kökhan başkan olmuş ve takım tüm zorluklara rağmen ligi 5. Olarak bitirmiştir.1988-1989 yıllarında iş adamı Sıddık Adalı’nın başkanlığında önemli transferler yapılmış ve sezon açılışında Fenerbahçe ile hazırlık maçı oynanmıştır. Bu dönemde
Erzincanspor 2. Ligin birinci yarısını ikinci olarak tamamlamış ikinci yarısında ise aynı başarıyı sürdürmüştür.1989-1990 yıllarında Erol Kahraman başkanlığa seçilmiştir. Erzincanspor iyi başladığı ligin sonunu getiremeyerek 3. Lige düşmüştür.1990-1991 yıllarında Oğuz Özlok başkanlığa seçilerek göreve başlamıştır. Başarılı giden 3. Lig döneminde iddialı pozisyonda iken Kızıltepe’de çıkan olaylar nedeniyle Erzincanspor’un puanı silinerek şampiyonluğu engellenmiştir.1991-1992 Oğuz Özlok başkanlığında lige çok zor şartlarda devam eden Erzincanspor 1992 deprem felaketiyle karşı karşıya kalınca 3. Ligde hakları dondurulmuştur. Bu dönemde klübümüzün 2. Lige çıkması konusunda ki müracatlarımız olumsuz cevap almıştır.1992-1993 yıllarında başkanlığa Murat Özcan seçilmiştir. Sezon içerisinde başkanlık görevini Talip kaban devir almıştır. Talip Kaban döneminde tesisleşme adına başarılı çalışmalar yapılmıştır. 1993-1994 yıllarında Talip Kaban yönetimi göreve devam etmiş bu dönemde Erzincanspor ilk yarıyı lider bitirmiş ikinci yarıyı 2. Olarak bitirerek playoffa katılmaya hak kazanmıştır. Playoffta birinci turu geçen Erzincanspor ikinci turda veda etmiştir.

Erzincan Spor Kulübü 1

ERZİNCAN SPOR
 erzincanspor,erzincanspor resimler,erzincanspor fotoğraflar,erzincanspor manzaralar,erzincanspor görüntüler
,erzincanspor video,erzincanspor haber,erzincanspor stad,erzincanspor adres,erzincanspor ulaşım,erzincanspor takım
,erzincanspor başkan,erzincanspor kadro,erzincanspor logo,erzincanspor yemek,erzincanspor yönetim,erzincanspor antreman
,erzincanspor
ERZİNCANSPOR TARİH
 erzincanspor tarihi Erzincanpsor ilk olarak 1969 senesinde belediye başkanı Nedim Muradoğlu Başkanlığında aşağıdaki kuruculardan oluşarak kurulmuştur. OKTAY MALATYALIOĞLU NEDİM MURADOĞLU UĞUR KILIÇER TURGFUT KOLAT İBRAHİM RUHOĞLU BAKİ ÇAKMAK TARIK ERKAN BAHRİ KOLAT REFİK ARAS FEHMİ SUDAŞ AYDIN ÖZERMAN ORHAN ULUSOY DÜNDAR KUMBASAR

10 Haziran 2013 Pazartesi

Erzincan İli Tarihi 10

 ERZİNCAN İLİ EFSANELER
 Erzincan Efsaneleri Halk kültürü unsurları bakımından zengin bir bölge olan Erzincan ve yöresinde, insanları doğruluğa, iyilice, yardımlaşmaya, manevi değerlere saygıya davet eden çeşitli konularda yazılmış efsaneler bulunmaktadır. Ruhi Kara'nın, Erzincan efsaneleri ile ilgili yapmış olduğu çalışmasında; dini ve dini binalarla ilgili efsaneler, evler ve insanların yaşadığı yerlerle ilgili efsaneler, tabiat, kırlar ve Erzincanlı ünlüler ile ilgili efsaneler olmak üzere toplam 163 efsane incelenmiş ve derlenmiştir. Efsanelerden en bilinenler; Terzibaba, Mama Hatun, Sultan Melik, Kırkgöz, Kalecik, Kızıldağda Kırk Kızlar, Koca Karı Fırtınası vb.
ERZİNCAN İLİ BAKIRCILIK
 Bakırcılık Bakırcılığın tarihi Erzincan ilinde çok eskidir. Urartu medeniyetleri eserlerini Altıntepe kazılarından anlaşıldığına göre, Urartu döneminde Erzincan bakır işletmeciliği üretimleri Atina pazarlarında aranan mal olarak değer kazanmıştır. Bakır levha işlemesinin yanısıra Erzincan ve yöresinde çok çeşitli türde araç-gereç, mutfak eşyası yada hamam takımları yapımında kullanılmaktaydı. Erzincan'dan ülke dışına satılan bakır eşya büyük miktarlara ulaşmaktaydı. Paris, Viyana ve Philadephia uluslararası fuarlarında sergilenen Erzincan yöresi
bakır eşyaları büyük ün kazanmıştır. Günümüzde ise, küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından üretilen mamuller genellikle iç piyasada pazarlanmaktadır. Sektör talep azalması nedeniyle önemli ölçüde zarara uğramış, bir çok işyeri kapanmıştır. Bakırcılığın, Erzincan'da eski bir geçmişi vardır. Dövme bakırcılık çok yaygındı. Tepsiler, kazanlar, kaplar, ibrikler, leğenler yapılırdı. Alüminyum ve plastik eşyanın yaygınlaşmasıyla dövme bakırcılık önemini yitirmiş, yerini bakır el işlemeciliğine bırakmıştır. Günümüzde yapılan semaver, tepsi, biblo, tabak, kaşık, şekerlik, sigaralık, kupa, vazo gibi ürünler daha çok süs eşyası niteliğindedir. Bakırcı ustalarına gelen bakır levhalar türlü gereçlerin yardımıyla tepsi, tabak,
 vazo vb. biçime sokulur. Dövme, çekme, dökme yöntemleriyle biçimlendirilen bakır eşya yine türlü yöntemlerle işlenir. Bezemede çoğunlukla stilize lale, yaprak, narçiçeği, selvi motifleri; hayvan figürleri, geometrik biçimler kullanılır. Bakır süs eşyaları, nikel kaplanmakta veya boyanarak süslenmekte, el işçiliği ile işlenerek yurt içi ve yurt dışına pazarlanmaktadır.

Erzincan İli Tarihi 9

 ERZİNCAN İLİ MAĞARALAR
 Mağaralar Buz Mağaraları: Kemah ilçesinin Ayranpınar köyündedir. Mağaranın içinde büyük buz kütleleri ve buzların oluşturduğu sarkıt ve dikitler bulunmaktadır. Ala Mağarası: Kemaliye ilçesinin kuzeydoğusunda bulunan mağaranın içinde dehliz ve kanallar bulunmaktadır. Köroğlu Mağarası: Refahiye ilçesinin Altköy mevkiinde bulunan mağaraya taş merdivenlerle çıkılmaktadır.
 ERZİNCAN İLİ KAPLICALAR
 Kaplıcalar Ekşisu: (Böğert Maden Suyu) İl merkezine 11 km. uzaklıktaki bölgede bulunan ve Ekşisu adı verilen böğert maden suyu, sağlık yönünden oldukça önem taşımaktadır. Maden suyu; anemi, karaciğer, mide, bağırsak ve safra yolları hastalıklarına iyi gelmektedir.Ekşisu yakınındaki kaplıca, 33 derecelik ısıya sahiptir. Su banyosu şeklinde kullanılan kaplıca suyu, romatizma, cilt, damar sertliği ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca 12 adet kapalı havuz ile halkın hizmetindedir.
ERZİNCAN İLİ CİRİT
 erzincan ili cirit Cirit Atlı Cirit Sporu günümüzde, Orta Asya ve Anadolu'da oynanmaktadır. Erzincan'da bilinen tarihi 19.yy. ortalarına dayanmaktadır. Erzincan'da faaliyet gösteren 2 adet Atlı İhtisas Spor Kulübü bulunmaktadır. Cirit Sporu; bir takım (alay) 7 kişi ve 7 at ile oynanır. 9 hakem yönetir, iki devreli ve 70 dakikadır. Yapılan her hamle ve hareketin (+) veya (-) değeri vardır. Bu sporu yapabilmek için kulüp üyesi, 16 yaşından büyük lisanslı sporcu olmak gerekir. Cirit Sporunun özünde mertlik, çeviklik, uyanıklık ve diğer spor dallarında olmayan bağışlama vardır. Erzincan Atlı ihtisas Spor Kulübü : Kulüp Başkanı : Muammer AYDIN Aktif Lisanslı Sporcu Sayısı : 55 At Sayısı : 16 (Tescilli) Cirit Sahası : İlimizde iki adet Tribünlü Cirit Sahası bulunmaktadır.
 Katıldığı Etkinlikler : Federasyon Faaliyetleri Türkiye Şampiyonası, Çeşitli Festivaller (Kemaliye-İstanbul-Tokat-Gebze-Kelkit-Bayburt-Bilecik-Söğüt-Sivas-Ankara-Kırıkkale-Samsun-Ladik-Trabzon-Harmantepe) 13 Şubat Atlı Spor İhtisas Kulübü Kulüp Başkanı : Yrd. Doç. Dr. E. Ahmet TERZİ0ĞLU Aktif Lisanslı Sporcu Sayışı : Erzincan Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü Kız-Erkek Sporcuları (Lisanssız) At Sayısı : 5 Cirit Sahası : İlimizde iki adet Cirit Sahası bulunmaktadır. Katıldığı Etkinlikler :

Erzincan İli Tarihi 8

ERZİNCAN İLİ KİLİSELER
 Kiliseler Abrenk Kilisesi: Tercan ilçesinin Üçpınar Köyü yakınlarında bulunan kilisenin giriş kapısı üzerinde 1854 tarihi geçmektedir. Kilise ile birlikte bir şapel ve iki tane de dikili taş bulunmaktadır. Bu taşlar mimarisi ve bezemesiyle dikkat çekip XII. Yüzyıldan sonra Selçuklu Prensi Nasurettin dönemiyle tarihlenen kitabeler taşırlar.
ERZİNCAN İLİ MESİRE YERLERİ
 Mesire Yerleri Otlukbeli Gölü: Otlukbeli Gölü'nün en önemli özelliği çanağının ve oluşumunun göl türleri içerisinde günümüze kadar bilinenlerin içerisinde dünyada tek tip oluşudur. Göl, bu özelliğinden dolayı doğal anıt olarak nitelendirilmektedir. Otlukbeli Gölü Erzurum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı ile doğal sit alanı ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Girlevik Çağlayanı: Erzincan'ın 29 km güneydoğusunda Çağlayan Beldesi'nde bulunan
şelale, doğal serinliği ve güzelliği ile ünlü bîr mesire yendir. Suyun kışın donmasıyla oluşan sarkıtlarda tırmanıcılık, yazın soğuk sularında serinleme imkanı sunan Girlevik Çağlayanı, birçok yerli ve yabancı turisti bölgeye çekmektedir. Aygır Gölü: Keşiş Dağı üzerinde buluna Göl, tabiat güzelliğinin yanı sıra, krater gölü özelliğine de sahip olan piknik ve dinlenme yeridir.

Erzincan İli Tarihi 7

 ERZİNCAN İLİ MÜZE VE ÖREN YERLERİ
 Müzeler ve Örenyerleri Erzincan Müzesi Detaylı Bilgi Adres: Hükümet Cad. No:56 - Erzincan Tel: (446) 214 80 21 Örenyerleri Altıntepe: Şehir merkezine 15 km. uzaklıkta, Erzincan-Erzurum karayolunun 100 m. kuzeyinde yer almaktadır. Günümüze kadar ulaşabilmiş en sağlam Urartu şehirlerinden birisidir. 1959 yılında yapılan bilimsel kazı ve araştırmalarda iç içe iki kale duvarı ile korunan tapınak - saray kompleksi, mezarlar, konutlar ve çok sayıda arkeolojik eserler ortaya çıkarılmıştır. Höyükte bulunan ve MÖ. 8. yüzyıla ait eserler arasında, fildişi ve madeni eşyalar,
 miğfer ve kalkanlar, seramikler ve duvar resimleri bulunmaktadır. Çivi yazılı tunç eşyada, kral adları bulunmuştur. Urartu sanatının parlak dönemine ait yüksek düzeyli eserler Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir. Altıntepe buluntularında tanrı, insan, hayvan figür ve motifleri önemli yer tutmaktadır. Altıntepe kalıntıları, tapınak-saray kompleksi, sütunlu kabul salonu, açık hava tapınağı, üç adet mezar ve depo binasından oluşmaktadır

Erzincan İli Tarihi 6

ERZİNCAN İLİ TARİHİ MEKANLAR
 ERZİNCAN İLİ TARİHİ ESERLERİ
 ERZİNCAN İLİ TARİHİ VARLIKLARI
ERZİNCAN İLİ TARİHİ YERLERİ
ERZİNCAN İLİ CAMİ VE KÜLLİYELER
ERZİNCAN Cami, Türbe ve Külliyeler İlde yer alan Terzibaba Türbesi, Hıdır Abdal Sultan Türbesi ve Melik Gazi Türbesi görülmeye değer turistik çekim merkezleridir. Kemah ilçesindeki Gülabibey Cami günümüzde halen kullanılmaktadır. Mama Hatun Külliyesi: Tercan ilçesindedir. Saltukoğulları Hükümdarı II. İzzettin'in kızı olan Mama Hatun, Tercan'da Orta Çağ Türk mimarisinin en ilginç ve önemli eseri kervansaray, hamam, mescit ve kendi türbesinden oluşan büyük bir külliye inşa etmiştir.
ERZİNCAN İLİ KALELER
 Kaleler Kemah Kalesi: Anadolu'nun en eski ve tabii kalelerinden biri olan Kemah Kalesinin kuruluşu, Hitit-Urartu dönemine kadar uzanmaktadır. Sarp kayalar üzerinde kurulu olan Kalenin, iç içe iki yapısı olup, çevresi surlarla çevrilidir.

Erzincan İli Tarihi 5

 kendi beyliğine kattıysa da 1338'de Memluk Sultan Nasreddin Muhammed'in yardımı ile Erzincan ve yöresi Küçük Şeyh Hasan'dan kurtuldu. Erzincan bu beylik döneminde de el değişmiştir. Alaaddin Eratna 1352'de öldükten sonra yerine oğlu Gıyasettin Mehmet getirildi. Çıkan anlaşmazlıklar sonunda Erzincan bağımsız olarak, Burak Bey'e bırakıldı. Sırası ile Ahi Ayna Bey (öl. 1362), Pir Hüseyin (öl. 1379), Mutahhareten Bey yönetimi ele aldı. Mutahhareten döneminde, Kadı Burhanettin Erzincan'a ve yöresine birkaç kez saldırı düzenledi. Bu saldırılar Akkoyunlu Hükümdarı Kutlu Bey'in yardımı ile atlatıldı. Bu dönemde Erzincan üzerinde Akkoyunlular'ın etkisini görmekteyiz. Erzincan Emiri Mutahhareten'in Timur'a bağlanması Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt'ı kızdırmıştı. Beyazıt da Erzincan'ı muhasara etti.(1401) Fakat çok geçmeden Ankara Savaşı patlak verince, yöre tekrar Timur'un eline geçti.(1402) Yörede Fatih Sultan Mehmet dönemine
 kadar Osmanlılar etkili olamadılar. 1419'da 1. Mehmet zamanında Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf Erzincan'ı zapt etti Pir Ömer'i vali tayin etti. 1455'de de, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Erzincan'ı aldı. Kaleyi yeniden onardı. Yöre Fatih ile Uzun Hasan arasında çıkan Otlukbeli savaşına kadar (11 Ağustos 1473) Akkoyunların elinden kaldı. Bu savaştan sonra Osmanlıların denetimine geçti. 1502 tarihinde Safevi tahtına gecen Şah İsmail Erzincan'ı karargah yapmıştı. Anadolu'yu eline geçirmek isteyen Safeviler'e Yavuz Sultan Selim 23 Ağustos 1514'te Çaldıran Savaşıyla dur deyince, Erzincan tekrar Osmanlılar'ın yönetimine geçti. Kanuni Sultan Süleyman 1534'te Tebriz Seferi, 1540'da İran Seferi sırasında Erzincan'a uğramıştır. B
irinci dünya savaşından 11 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar tarafından şehir işgal edilmiş, bunu fırsat bilen ayrılıkçı Ermeniler'de silahlı birlikler oluşturarak faaliyete geçmişlerdir. 18 Aralık 1917 de Sovyet hükümeti ile yapılan Erzincan Mütarekesi ile 11 Ocak 1918 de rus askerleri bölgeden çekilmiş ancak, ermeni çeteleribir çok kanlı olaya neden olmuştur. Kazım Kara Bekir komutasındaki askeri birlikler 13 Şubat 1918 de Erzincan'ı 22 Şubat 1918 de Tercan'ı ermeni silahlı güçlerinden kurtarmışlardır. Kurtuluş savaşında ve hareketli geçen Cumhuriyetin ilk
yıllarında Erzincan halkı Büyük Atatürk'ün yanında olmuştur. Kentin adının Eriza veya Aziriz kelimelerinden geldiği, ilk önce Erziricin daha sonrada bugün ifade edildiği şekilde Erzincan'a dönüştüğü rivayet edilmektedir. 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ili olan Erzincan, 1939'da şiddetli depreme maruz kalmış, şehir harabeye dönmüştür. Şehirde taş taş üstünde kalmamış, onbinlerce insan hayatını kaybetmiştir. Depremden sonra demiryolundan yukarı yeni bir şehir inşaatına başlanarak bugünkü Erzincan şehri meydana getirilmiştir

Erzincan İli Tarihi 4

 Müslümanların yönetimine kattı. Erzincan ve yöresi Abbasiler döneminde de çeşitli saldırılara maruz kaldı. Halife Mütevekkil Alallah (847-861) döneminde Malatya Valisi Ömer bin Abdullah, Arapgir, Eğin, Kemah, Erzincan ve Trabzon kentlerini Bizanslılar?dan geri aldı. (859) Böylece Erzincan tekrar Arapların hakimiyetine geçti. Türklerin Anadolu'ya akınlar yaptığını daha önce belirtmiştik. Fakat, Türklerin Anadolu'yu vatan edinmeleri genel kanaate göre Malazgirt (1071) zaferinden sonradır. Malazgirt zaferi kazanılınca Alparslan, Karasu ve Çatlı nehirleri vadilerinin fethine Mengücek Ahmet Gazi'yi görevlendirmiştir. Alparslan'ın komutanlarından olan Mengücek Ahmet Gazi, Erzincan, Kemah, Divriği ve Şebinkarahisar yörelerini hakimiyeti altına aldı. Kemah'ı merkez yaptı. Ahmet Gazi'nin ölümü üzerine (1114) yerine oğlu İshak Bey geçti. Bu beyliği uzun
süre yöneten İshak Bey ölünce (1124) yerine Melih Mahmut geçti. İshak Beyin oğulları onu tanımayınca, Mengücek devleti parçalandı. Kemah Melih Mahmut'a Erzincan Davut Şah'a, Divriği'de Süleyman Şah'a düştü. Davut Şah'ın öldürülmesi üzerine (1151) Erzincan'a 13 yıl Süleyman Şah'a sahip olmuş; Davut Şah'ın oğlu Fahrettin Behram Şah (1165) yılında babasının tahtında oturunca, Mengücek Beyliği tekrar güçlenmiştir. Fahrettin Behram Şah, Kılıçarslan'ın damadı olması da göz önünde bulundurulursa, Mengücek Selçuklu münasebeti daha iyi anlaşılır. Behram Şah zamanında, Erzincan çok ilerlemiş, ticaret ve sanayi gelişmiştir. Zelzeleler sebebi ile o dönem ait eserler maalesef günümüze ulaşmamıştır. Behram Şah 1225 tarihinde Erzincan'da ölmüş, aşağı Urla (Ula) köyünde defnedilmiştir. Behram Şah ölünce yerine oğlu Davut Şah geçti. 1228 tarihinde Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat Erzincan ve Kemah'ı işgal ederek Mengücek Beyliğine son verdi. Alaaddin Keykubat ile Celalettin Harzem Şah arasında Erzincan yakınlarında,
 Yassı-Çemen denilen yerde 1230 tarihinde savaş oldu ve Celalettin Harzem Şah yenildi. Alaattin Keykubat'ın ölümü (1237) üzerine, yerine oğlu II. Gıyasettin Keyhüsrev geçti. Onun zamanında devlet Moğolların istilasına uğradı. 1240 tarihinde Erzurum'u işgal eden Moğollar Erzincan'ı geçerek 1243 tarihinde Kösedağ savaşında Anadolu Selçuklu Devletini hezimete uğrattı. Böylece Erzincan ve yöresi İlhanlıların eline geçti. İlhanlılar yöreyi beylerle (Vali) yönettiler. Timur-Taş Bey Mısır'a kaçarken yerine Alaaddin Eretna'yi bıraktı. Timur-Taş'ın Mısır'a sığınmasından sonra valiliğe gelen Alaaddin Eretna ilhanlı hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han'ın ölümü (1335) üzerine İlhanlılarla olan bağını keserek görünüşte Celayırlı Hükümdarı Büyük Şeyh Hasan Han'a bağlı kalarak bağımsızlığını ilan etti. Bir ara Çoban Oğulları Hükümdarı Küçük Şeyh Hasan, Erzincan ve yöresi
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Sayfamızı Beğenmenizle
Mutluluk Duyarız